Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 06 Temmuz 2014
Didem ÜRER
Didem ÜRER kimdir?
İsmim Didem Ürer, İstanbul’da doğdum. Ortaokul ve Lise öğrenimini İstanbul (Erkek) Lisesi’nde tamamladım. Daha sonra İstanbul Üniversitesi (İngilizce) İşletme Fakültesinden mezun oldum. Ve ardından Boğaziçi Üniversitesi Felsefe bölümünde öğrenim gördüm. İngilizce ve Almanca ve az derecede Arapça biliyorum. A9 Televizyon kanalında uzun süredir canlı sohbet programımız mevcut. Sohbet programlarımızın içerdiği konular: - İnsanlar arasında sevgi, adalet, dayanışma ve güzel ahlakın gelişmesini, milli ve manevi değerlerin güçlenmesini hedefleyen konular - Bilimsel gelişmelerin yakından takip edildiği, biyoloji, fizik, kimya, biyofizik, genetik, mikrobiyoloji, paleontoloji gibi bilim dalları hakkında bilgiler içeren konular, - Sosyal, tarihsel, politik, kültürel konular - Güncel haberleri kapsayan, dünyadaki küresel ve yerel sorunlara çözüm önerileri sunan konular Takip edebileceğiniz internet adreslerim: http://twitter.com/Didem_Urer, http://didemurer.blogspot.com/,http://www.a9.com.tr
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Suriye Halkı ve Sorumluluk
Suriye Halkı Tüm Müslümanların Sorumluluğunda

Suriye'de
 iç savaşın 3. kışına girildiği şu sıralarda, açlık ve sefalet içindeki halk her türlü insani yardıma muhtaç durumda. Sivil halk bir yandan başlarına yağan bombalardan kaçmaya çalışırken diğer yandan son derece zor yaşam koşulları altında, açlık, salgın hastalıklar ve soğuğa karşı mücadele veriyor. İlaç, gıda, kışlık giysi, battaniye, ve barınak bu insanların en acil ihtiyaçları arasında.

Ülke genelinde yaklaşık 5 milyon insan açlık tehlikesi ile karşı karşıya. Sağlıklı gıda bulabilmek neredeyse imkansız. Sokaklardaki kedi ve köpekler, eşekler halkın günlük besin kaynakları haline geldi. Halk hayvanat bahçelerindeki aslanları bile adeta koyun gibi kesip etlerini yiyor. Kadınlar ağaç yapraklarını, otları ve hayvan yemlerini kaynatarak yemek yapmaya çalışıyor.

İnsanlar sağlıklı içme suyuna son 1 yıldır ulaşamıyor. Susuzluktan kaynaklanan bulaşıcı hastalıklar nedeniyle Suriye halkı, özellikle de çocuklar çok büyük risk altında. Suriye içinde 4 milyon 300 bin, Suriye dışında sığınmacı konumunda 1 milyon 200 bin olmak üzere toplam 5.5 milyon çocuk zor durumda. Bunların 436 bini 5 yaşın altında. Çocuk felci, şark çıbanı, tüberküloz gibi salgın hastalıklar bu çocuklar arasında yaygın durumda.

Rejim güçlerinin her gün silahlı baskınlar düzenlediği ve havadan da napalm ve fosfor bombaları attığı kuşatma altındaki bölgelere ilaç ve gıda girişine izin verilmiyor. Bu bölgelerden, Şam'ın Doğu Guta ve Muaddamiye semtlerinde ve Humus'ta yaşanan yiyecek sıkıntısı nedeniyle çocuk ve bebek ölümleri artıyor. Sadece son bir ayda açlık yüzünden on bebeğin öldüğü bildiriliyor. Anneler sağlıklı beslenemedikleri için, yeni doğan çocuklarda hastalık ve sakatlıklar baş gösteriyor.

Tıbbi ekipman yok, ilaç kullanması gereken hastalara ilaç temin edilemiyor, en basit bir kan nakli yapmak için bile gereken cihazlar yok. Elektrikler aylardır kesik, bombardımanda yaralanan küçük çocukların ameliyatları cep telefonu ışığı altında anestezisiz ve ağrı kesici olmadan yapılıyor.

Günde ortalama 4 kişi Suriye'de açlık, yetersiz ve sağlıksız beslenme nedeniyle hayatını kaybediyor. Çocukların yanı sıra yaşlı kadın ve erkekler, hastalar zorlu kış koşullarından en çok etkilenenler arasında.

Suriye Halkına Çok Acil ve Kapsamlı Dış Yardım Sağlanması Şart Bu nedenle Suriye'ye insani yardım sağlanması çok büyük bir aciliyet arz ediyor. Çünkü, ülkenin insanlarına sunacağı tesis, imkan ya da hizmet hemen hemen yok. İç savaşın başlamasından bu yana, sağlık sektörünün altyapısı çökmüş, hastanelerin %34'ü yok olmuş, ülke çapında ticaret ve hayvancılık %30'a düşmüş durumda.

Bu nedenlerle, Suriye topraklarında ya da sınırlardaki konteyner kentlerde ölümle pençeleşen Suriye halkını, çocuk, kadın, hasta ve yaşlıları hayata döndürebilecek tek çare ancak dış yardım. Öncelikli olarak, bombardıman altında kalan bölgelerdeki insanlara tıbbi yardım, ilaç ve gıda gönderilmesi için çok geç olmadan çalışma başlatılması gerekiyor. Halka insani yardım ulaştırma konusunda tüm devletler, uluslararası örgütler, sivil toplum kuruluşları devreye girmeli, özellikle de yaptırım gücü yüksek olan ABD bu konuda ısrarcı olarak somut girişimlerde bulunmalı.

Ne var ki uluslararası toplumun bu konuda çabaları son derece yetersiz ve birçoğu göstermelik kalıyor. Sınır tanımayan doktorların 7 ay önce Suriye'ye ilaç ve insani yardım götürülmesi için yaptırım uygulanması çağrısına BM henüz cevap vermedi.

Birleşmiş Milletler, İnsani İşler'den Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Durumlar Koordinatörü Valerie Amos, BM'nin bölgede yetersiz kaldığını itiraf ediyor. Amos'a göre, "kuşatma altındaki sivillere hiçbir yardım ulaştırılamıyor, okul ve hastaneler askerlerin denetiminde". Amos, "kuşatma altındaki bölgelerde yaşayan yaklaşık 250 bin kişiye hiçbir şekilde ulaşamıyoruz, 2.5 milyon kişi ise ulaşılması zor bölgelerde bulunuyor ve çok az sayıda yardım götürülebiliyor" şeklinde konuşuyor.

Suriye'de mazlum halk bu zor durumdayken, rejimin elindeki kimyasal silahların sadece imhasının maliyeti 1 milyar dolar tutuyor. Ayrıca kimyasal silahlar imha edilse bile bu, ölümlerin ve katliamların duracağı anlamına gelmiyor; zira konvansiyonel silahlar ölüm saçmaya devam ediyor. Bugüne kadar bu silahlarla katledilen insan sayısı 100 bini aşmış durumda, bunların 11 bini ise çocuk. 438 çocuk ise keskin nişancılar tarafından vuruldu.

Esed rejimi, kendi halkını sadece silahla, bombayla öldürmekle yetinmeyerek onları aç bırakmak uğruna un depolarını ele geçirip, buğday, mısır, arpa gibi temel besin ürünlerini de yüksek fiyatla toplayıp yavaş yavaş acı içinde ölmelerini seyredecek bir zalimlik derecesine varmış durumda. Türkiye'den insani yardım girişini "kırmızı çizgi" olarak gören Rejim, Irak, Ürdün gibi ülkelerden yardım girişine kısmen izin verse de giren yardımların önce Şam'a getirilmesi zorunluluğu var. Elbette Şam'da hükümet güçlerinin eline geçen bu yardımları, bu güçlerin her gün yüzlercesini katletmeyi görev edindikleri insanlara ulaştırmalarını beklemek ne derece gerçekçi olur, bilemeyiz.

Allah'ın Ahir Zamanda İnsanların Kurtuluşu İçin Yarattığı Kader Mehdiyettir İlk bakışta Esad rejiminin ortadan kaldırılması Suriye'yi ve Suriye halkını kurtaracak en net çıkış yolu gibi gözükmektedir. Ancak bölgede çok sayıda farklı radikal grupların, güç odaklarının ve son derece karmaşık çıkar dengelerinin olduğu hesaba katılırsa Suriye için çözümün bu kadar basit olmadığı daha iyi anlaşılır. Nitekim, Özgür Suriye Ordusu Genel Kurmay Başkanı Selim İdris dahi, "El Kaide'nin Suriye'yi yönetmesindense Esad'ın olduğu bir yönetimi tercih edeceklerini" ifade etmiştir.

Kısaca, Esad rejimi yok edilse bile onun boşluğunda sahneyi dolduracak radikal, fanatik, kan dökücü bağnaz bir hareketin ya da PKK benzeri komünist başka bir yapılanmanın hakimiyeti yine mazlum sivil Suriye halkının ezilmeye, acı çekmeye devam etmesine neden olacaktır.

Sonuçta, bugünkü gelinen durumda, Suriye devleti gibi küçük, zayıf, güçsüz fakat aynı derecede zalim ve vicdansız bir rejimin işlediği soykırım, cinayet ve insanlık suçları karşısında bütün dünyanın, devletleriyle, süper güçleriyle, kurumlarıyla, örgütleriyle eli kolu bağlı, çaresiz kaldığı bir manzara karşımıza çıkmaktadır.

Yüce Rabbimiz bu kaderiyle, insanlık için Kendi dilediği ve razı olduğunun dışında hiçbir çıkış yolu olmadığını bizlere göstermektedir. Bunun dışında tutulan her yol, denenen her yöntem, yapılan her girişim mutlaka çıkmazdır, çözümsüzdür.

İşte Suriye için de Allah'ın razı olacağı çözüm Resulullah (sav)'ın ahir zamanda geleceğini müjdelediği Hz. Mehdi (as) önderliğindeki İslam Birliği'dir. Bu karamsar gibi görünen ortamın şiddeti aynı zamanda Hz. Mehdi (a.s)'ın çıkışının çok yakın olduğunun bir alameti ve habercisidir.

Hz. Mehdi (a.s)'ın gelmesiyle tüm bu savaşlar, ihtilaflar, karışıklıklar, acılar ve ölümler önce İslam dünyasında, ardından tüm dünyada tamamen son bulacaktır. Birbirine muhalif tüm grupların ortak kanaatle tabi olacakları ve sancağı altında toplanacakları tek şahıs Allah'ın izniyle Hz Mehdi (as) olacaktır.

Peygamberimiz (sav) Hz. Mehdi (as)'nin gelişiyle ahir zamanda meydana gelecek barış, mutluluk ve zenginlik ortamını hadislerinde şöyle tarif etmektedir:

Ümmetimden Mehdi çıkacaktır. Allahü Teala hazretleri, insanları zengin kılmak için onu gönderecektir. O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatı çok fazla olacak, Hz. Mehdi, insanlara eşit şekilde bol bol mal dağıtacaktır. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki (Heytemi), tercüme: Müşerref Gözcü,  s. 23)

Benim ümmetim o devirde öyle bir refah bulacak ki, o güne dek onun mislini kesinlikle bulmamıştır. Yer yemişini (gıda ürünlerini) verecek ve insanlardan hiçbir şey saklamayacak (vermemezlik etmeyecek)tır. Mal da o gün çok birikmiş olacaktır. Adam kalkıp: Ya Mehdi! Bana (mal) ver, diyecek. Mehdi de : Al, diyecektir.'  (Sünen-i İbni Mace 10/347; Ramuz El -Ahadis 508 (İbni Mace-Tabaranai'nin Kebiri)

Hz. Mehdi (as)'nin gelişi ve İslam Birliği'nin gerçekleşmesi için Allah'a sürekli dua etmek, Hz. Mehdi (as)'ın gelişine imani zemin hazırlamak, onu insanlara müjdelemek tüm Müslümanların üzerine düşen çok önemli bir görevdir. En doğrusunu Allah bilir.


   
2013-12-26
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları