Ahmet ÇİÇEK
|
|||
![]() "1980 Rize/Çayeli doğumlu, Tütüncüler Köyünden Pazarlı bir vatandaşım. Tarih alanında lisans ve yüksek lisansımı Erzurum'da tamamladım. 10 yıl kadar özel eğitim kurumlarında çeşitli kademelerde çalıştım. Şimdi Başbakanlık Osmanlı Arşivinde arşiv uzmanı olarak görev yapmaktayım. 2007'de evlendim. Ömerasaf adında bir oğlum var. 1999'da "Aşkın Yeni Ufukları" adıyla ilk şiir kitabım, 2011'de "Beyaz Kıvılcım" adıyla ikinci şiir kitabım yayımlandı. Kağıt kalemle aram iyidir, 2000'den bu yana çeşitli yayın organlarına köşe yazarlığı yapıyorum. Ayrıca Eğitim, Bilim ve Sosyal Meselelere dair birçok yayımlanmış projelerim var. Bir dönem Erzurum'da radyo programcılığı da yaptım, şiir programları düzenledim... Son olarak yoğun ve uzun uğraşlar sonunda "Saatsiz Zamanlar" adlı romanımız, mart 2013'te okurlarıyla buluştu... Hayat devam ediyor..." Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Hırsızın hiç mi suçu yok? | |||
![]() 17 Aralık etabında cemaate ilişkin pek çok eleştirilerde bulundum, dahası da var ajandamda... Fakat bir de madalyonun öteki yüzüne bakmakta fayda var. Başbakan ve AK Parti cephesine de durum ne? Siyasi duruşumu yaftalama hevesinde olanlar için evvelen belirtmiş olayım... Siyaset menfaat olayıdır... Kimileri ondan şahsi menfaat umar, kimileri milli, kimileri manevi, kimileri bunların sentezini... Ben ise; AK Parti iktidarı döneminde aralıksız çalışma hayatında olduğum halde maddi olarak evi arabası olmayan, mütevazı yaşayan bir vatandaşım. Maddi istifadem olmasa da; milli iradeden, özgüvenden, vesayetsiz demokrasiden, istikrardan ve büyümeden yana olduğum için ve bu maksadın Başbakan ve AK Parti mihmandarlığında gerçekleştiğini gördüğüm ve gerçekleşeceğini umduğum için bu iktidarın birkaç dönem daha iş başında olmasını yerinde buluyorum. Halk AK Parti ile ilgili tavrını Başbakan'a dair niyet okumasından belirlemekte. Yani halkın nazarında Başbakan; devlet ve millet menfaatlerini çarçur etmeyecek, peşkeş çekmeyecek, bilakis halkı için tasarruf edecek; medeniyet standartlarımızı yükseltecek; büyük projelerin altından kalkabilecek; bir şey vaat ettiyse muhakkak o vaadini gerçekleştirecek bir liderdir. Bu algı tecrübelerle halkın bilincine yerleşmiş... Birileri bu algıyı bertaraf etme adına çeşitli teşebbüslerde bulunsa da toplumsal algıyı yönetmede çok başarılı olan Başbakan bir şekilde anti-propagandaları lehine çevirmeyi başarıyor. Hatta bu tür teşebbüsler AK Parti'nin krizlerle mücadele kabiliyetini de güçlendirmektedir. Fakat; halihazırdaki iddialara ve operasyon şekline baktığımızda şunu da sormamız elzemdir: Hırsızın hiç mi suçu yok...? Bu güne dek çokça çıkar guruplarının tezgâhına çomak sokmuş ve kökleşmiş vesayeti lağvetmiş bir partinin ve liderinin düşmanları, fırsat kollayanları çoktur. Bu durum herkesin malumu iken partiyi temsil eden her bireyin her hal, harf ve hareketine azami dikkat etmesi gerekmez mi? Hele hele vitrinde duranlar için bundan da ötesini gerektirir. Hem kendilerine hem de çevresine dair hassas olmalı, yanlış anlamaya müsait görüntülere karşı bile teyakkuzda olmalı değil mi...? Başbakan, belki bütün teşkilat temsilcilerinin ehliyet ve keyfiyetine kefil olamaz ama en azından vitrinde duran temsilcilerine sıfır hata düzeyinde kefil olabilmelidir. Onlardan çıkacak bir kusur, hata ya da yanlış dolaylı olarak Başbakanı da itham eder. Bu günü tertipleyenler bu hesaptan hareket etmektedirler. Diyelim ki her türlü tedbir ve titizliğe rağmen yine de vitrinde çürükler var. Bunu hariçten birilerinden önce yine partinin kendi tespit etmeli ve gereken temizleme operasyonu yine partinin kendisi yapmalı. Böyle olursa halkın AK Parti'ye olan teveccühü de artar. Eğer yargısız ve mesnetsiz infaz yapılıyor ise bu durumda yapılması gereken şuydu; operasyon milletin malumu olduğunda partinin lideri ya da sözcüsü "ilgili iddialar partimiz kurullarınca araştırılıp, değerlendirilip gerekli izahat yapılacaktır" denilmeliydi. Eğer iddialar üzerindeki sis perdesi yok edilemiyorsa ilgili kişilerin istifasına kalmadan ihraç edilmeliydiler. Eğer sis perdesi tamamen yapay bir kabartma ise ilgili kişiler istifa dahi etse istifalar kabul edilmemeliydi. Şu haliyle hem yargı hem de ilgili bakanlar zan altındadır. Meselenin bir de "devlet sırrı" boyutu var. Konunun içinde ambargoyla muhatap İran ve özgürleşme yolundaki milli bankamız Halk Bankası varsa böyle bir düşünce oldukça gerçekçi. Fikrimce konuyu muğlak bırakan nokta da burası olmalı... Bu sırra vakıf birileri "devlet sırrı" paralelinde hükümetin etrafını çevirmiş ise elbette ki devlet kendini koruyacak refleksler geliştirir. Şu sıralar devlet kadroları üzerindeki müdahalelere bu açıdan baktığımızda ben hükümet refleksinden ziyade devlet refleksini görmekteyim. Her şeye rağmen krizler tazelenmek için bir sebeptir... Tabi bu sebebe münasip hareket edilirse... Ahmet ÇİÇEK |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2014-01-08 | |||
|
|||