Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin


GÜNDEM POLİTİKA DÜNYA EKONOMİ SPOR 06 Temmuz 2014
Didem ÜRER
Didem ÜRER kimdir?
İsmim Didem Ürer, İstanbul’da doğdum. Ortaokul ve Lise öğrenimini İstanbul (Erkek) Lisesi’nde tamamladım. Daha sonra İstanbul Üniversitesi (İngilizce) İşletme Fakültesinden mezun oldum. Ve ardından Boğaziçi Üniversitesi Felsefe bölümünde öğrenim gördüm. İngilizce ve Almanca ve az derecede Arapça biliyorum. A9 Televizyon kanalında uzun süredir canlı sohbet programımız mevcut. Sohbet programlarımızın içerdiği konular: - İnsanlar arasında sevgi, adalet, dayanışma ve güzel ahlakın gelişmesini, milli ve manevi değerlerin güçlenmesini hedefleyen konular - Bilimsel gelişmelerin yakından takip edildiği, biyoloji, fizik, kimya, biyofizik, genetik, mikrobiyoloji, paleontoloji gibi bilim dalları hakkında bilgiler içeren konular, - Sosyal, tarihsel, politik, kültürel konular - Güncel haberleri kapsayan, dünyadaki küresel ve yerel sorunlara çözüm önerileri sunan konular Takip edebileceğiniz internet adreslerim: http://twitter.com/Didem_Urer, http://didemurer.blogspot.com/,http://www.a9.com.tr
Email: [email protected]
  YAZARIN SAYFASI
Yatıştırma ve Uzlaştırma...
AK Parti- Cemaat Olayında Yatıştırma ve Uzlaştırma

Olayları Hayır Gözüyle Değerlendirmek Gerekir

Şu an ülkemizde tüm dünyanın dikkatlerini üzerine toplayan, her gün çapı ve yönü değişen önemli gelişmeler yaşanmakta. Bunları önümüzdeki günlerde daha büyük çaplı, karmaşık ve beklenmedik gelişmeler takip edebilir. Kim ne yaparsa yapsın, nasıl müdahale ederse etsin kesin bir gerçek vardır: Bu olaylar Allah'ın kaderi doğrultusunda gerçekleşmektedir ve sonucunda yine Allah'ın dilediği noktaya varacaktır.

Bizim açımızdan önemli olan ise bu olaylar karşısında nasıl davranmamız, nasıl bir bakış açısına sahip olmamız gerektiğidir.

Her şeyden önce unutulmaması gereken, Allah'ın bu dünyada yarattığı her olayın imtihan ortamının bir gereği olduğudur. Allah dönem dönem bu imtihanın şiddetini arttırır; bazı dönemlerde ise imtihanı kolaylaştırır.

Önemli olan müminin her anını Allah'tan razı olarak yaşaması ve her olayı Allah'ın safında olarak değerlendirmesidir. Darlıkta da bollukta da, zorlukta da kolaylıkta da aynı ruh halini korumalıdır. Çünkü olaylara pozitif yönden bakmak, herşeyin pek çok hayır ve hikmetle yaratıldığını bilmek İslam ahlakının bir gereğidir.

Yarım bardak suya, bardağın 'yarısı dolu' veya 'yarısı boş' demek kişinin olaylara bakış açısını gösterir. Ancak, her şeye hayır gözüyle, pozitif biçimde yaklaşan bir mümin elbette bardağın dolu olan tarafını esas alacaktır.

İşte bu pozitif yaklaşım hayatın her anı için de geçerlidir.

Örneğin, vücudunun her hangi bir bölgesinde kötü huylu bir tümör çıkan insana yakında hayatını kaybedecek bir kanser hastası olarak yaklaşmak, sık rastladığımız hatalı bir bakış açısıdır. Elbette bu olumsuz ve kötümser yaklaşım hastanın moralini, dolayısıyla hastalığının gidişatını da olumsuz etkileyecektir.

Doğru olan ise, günümüzde kanserle mücadelede tıbbi teknik ve imkanların çok ilerlediğini, uzman bir hekimin müdahalesiyle bunun tamamen iyileşebilecek bir hastalık olduğunu düşünmek ve bu telkini yapmaktır.

Kimi insanlar heyecanlı yapıları nedeniyle, hayatın normal akışına ters, beklenmedik bir olayla karşılaştıklarında ani ve duygusal tepkiler verebilirler. Ancak önemli olan, bu heyecan yatışınca olaylara sağduyu ve aklıselimle yaklaşılması ve insanların itidal ve sükunete davet edilmesidir. Bu tür sağduyulu insanların çok sayıda olması ise ülkenin selameti, milletin ortak çıkarları bakımından hayatidir.

 Kışkırtma Değil, İtidal, Yatıştırma ve Uzlaştırma Esastır

Değerli Hocam Sayın Adnan Oktar son günlerde ülkemizde yaşanan olaylarla ilgili olarak, ilk günden itibaren A9 TV'den tüm Müslümanlara birlik ve beraberlik çağrısında bulunarak, ayetler ve hadisler ışığında Müslümanların kardeş olduğunu hatırlatmaktadır. Birçok gazeteci, siyasi ve aydın da bu mesajlardan olumlu şekilde etkilenerek söylemlerinde ve köşelerinde bu kritik konuyu sık sık dile getirmeye başladılar.

Şu anki ana gündem olan AK Parti-Cemaat ilişkileri konusundaki gelişmeleri değerlendiren Adnan Oktar, bütün dünyada bölünmüşlüğün ve kavga ruhunun hakim olduğunu; milletimizin ise böyle bir tuzağa düşmemesi gerektiğini her fırsatta hatırlatmaktadır. Adnan Oktar, tüm Türkiye'yi, yaşanan anlaşmazlıkları daha da büyütmek yerine, uzlaştırıcı, yapıcı, birleştirici olmaya çağırdığı açıklamalarında şunları ifade etmiştir :

'Her yer kan gölü. Her yer Mehdiyet'in noksanlığını bütün dünyaya haykırıyor. Sevgisizlik, merhametsizlik, gaddarlık, bölünmüşlük, parçalanmışlık, kavga ruhu, bütün dünyayı sardı. Allah vermesin, Türkiye'de de bu son olan olaylar rahatsız edici tabii.

... Fitne katilden beterdir, yani haramdır. Tüm kardeşlerimizden ricam, Allah rızası için kimse fitneyi körükleyen, ortamı geren, kışkırtıcı yazılar yazmasın.

... Türkiye'yi böyle sallamanın alemi ne? Türkiye'yi ateşe doğru çekmenin alemi ne? Bak ortalık hallaç pamuğuna döndü, daha hala da teşvik ediyorlar. Fitne var, fitneyi yatıştırsanıza.

... Türkiye'de hukuk işliyor. Mahkeme tutuklamaları yaptı; suç tespit edilirse, cezası verilecektir. Yoksa beraat edilecektir. 

... Şu an namaz vaktinin girmesi gibi ‘birleştirme görevi'nin vakti girdi. Şu an bütün Müslümanlar bu ibadeti yapmakla mükellef. Her Müslümanın üzerine farz bu görev: Fitneyi yatıştırmak, arayı bulup sakinleştirmek. Nasıl sadaka, zekat farz, aynı şekilde yatıştırmak, birleştirmek, barıştırmak da farz.' (Adnan Oktar, Aralık 2013, A9 TV)

Sn. Adnan Oktar'ın gerek TV ekranlarından gerekse sosyal medyadan ve yazılı olarak yaptığı çağrıların ardından Pek çok devlet büyüğü ve önemli isim de kamuoyuna aynı mantıklar doğrultusunda barış ve itidal çağrıları yapmaya başlamıştır :

Hüseyin Gülerce ağabeyimiz 2 ayrı yazısında, 'Bugünlere kolay gelinmedi. Hep birlikte horlandık, ötekileştirildik. Hep birlikte din ve vicdan özgürlüğünü savunduk. Asıl mesele yangını kimin başlattığı değil, yangının nasıl söndürüleceğidir.'

(http://www.zaman.com.tr/huseyin-gulerce/bu-yangin-sondurulebilir-mi_2188473.html)

'Başbakan Erdoğan hakkında içeriden dışarıdan tertip yapılmasını bir millet evladı olarak hazmademiyorum, kabullenmiyorum. Başbakan, gidecekse ya AK Parti kongresinde delegenin iradesiyle gider... Ya da sandıkta seçmen iradesiyle gider. Benim ülkemin Başbakan'ını yabancılar gönderemez. Demokrasi adına, insaf adına, vicdan adına tertiplere, provokasyonlara fırsat vermemeliyiz.' demiştir.

http://genelgundem.com/haberler/4439.aspx

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de, son günlerdeki tartışmalarla ilgili: 'Ya hayır konuşun ya da susun' diyerek Türkiye'deki nefret dolu tartışmaların bize umut bağlamış milletlerin umudunu artırmadığını belirtmiştir.

(
http://www.risalehaber.com/kin-ve-ofke-atesini-sondurmeye-davet-ediyorum-199497h.htm)

Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf el-Karadavi imzasıyla yayınlanan açıklamada ise, ''Birliği sağlamak şeri bir farizadır. Bu nedenledir ki Türk halkının birlik olması gerekmektedir'' ifadeleri yer almıştır.

(
http://www.aa.com.tr/tr/manset/266520--dunya-musluman-alimler-birliginden-turk-hukumetine-destek-cagrisi)

Başbakan Erdoğan'ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan da yazısında Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin sözlerine şöyle yer vermiştir: ''Kim olursa olsun madem imanı var, o noktada kardeşimizdir. Bize düşmanlık da etse, mesleğimizce mukabele edemeyiz. Çünkü daha şiddetli düşmanlar var. Elimizde nur var, topuz yok. Nur incitmez, ışığıyla okşar. Çabuk bu manasız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizaı aranızdan kaldırınız. Yoksa, şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde âlet edip, ezmesinde istimal edecek''

http://haber.stargazete.com/yazar/ellerinde-nur-mu-var-topuz-mu/yazi-820061


Son Tahrikler Güçlenen Türkiye'yi Çökertme Planının Bir Parçasıdır

Eğer bir yolsuzluk vakası varsa bu üstü örtülecek, görmezden gelinecek bir konu değildir. Suçlar örtbas edilecek, cezasız kalacak diye endişe etmek yersizdir. Türkiye bir hukuk devletidir. Böyle bir suç varsa bunun ispat ve karar yeri, bağımsız mahkemelerdir.

Türkiye'de de, dünyada da her gün bu tür suçların yüzlercesi işlenmektedir. Adi bir suçu büyük bir yaygara haline getirerek Türkiye aleyhine düzenlenmiş bir fitneye alet olmanın ülkeye hiçbir faydası yoktur. Üç beş bireysel suç isnadı için Türkiye'yi sallamaya çalışmak, ancak Türkiye düşmanlarını sevindirir. Olan yalnız vatana, millete, devlete, ekonomiye olur. Düşmanın yüzyıllardır veremediği zararı, eğer şuurlu olunmazsa bu tür fitneler bir günde verebilir. Nitekim ekonomik olarak uğradığımız zarar bunun en açık göstergesidir. Dolayısıyla fitneyi körükleyen değil, her zaman söndüren olunmalıdır.

Hükümetin bugüne kadarki faydalı hizmetlerini ve kendisine oy veren on milyonları hiçe sayarak, 'Hükümet gitsin', 'Başbakan gitsin' şeklindeki fevri çıkışlar akla ve vicdana uygun değildir. Şahsi ihtiras, küskünlük ve kinleri nedeniyle pire için yorgan yakmaya çalışanlar, 'ben yandım Türkiye'de yansın', diyerek ülkeyi karmaşaya, istikrarsızlığa ve karanlığa terk etmek isteyenler, bu olaylar tarihteki yerini alınca bunun utancını ve vebalini de üstlenmek durumunda kalacaklardır.

Ortada Müslümanı Müslümana düşürerek, kardeşleri birbirine kırdırarak her geçen gün daha da güçlenen ve gelişen Türkiye aleyhine planlanmış kapsamlı bir oyun olduğu çok açıktır. Bunu görmemek, bu oyunlara alet olmak, geçtiğimiz yüzyılın modası geçmiş tahrik metodlarına aldanmak büyük bir gaflet ve akılsızlık olur.

Gerek hükümet kanadına gerekse Fethullah Hoca kanadına, kışkırtmaya yönelik suni ve asılsız haberler taşıyanlar olabilir. Müslümanların arasını açmak için bu tür haber taşıyanların bilmeden şeytana hizmet ettiklerinin şuuruna varmaları gerekir. Müslümanı Müslümana düşürmek her ne maksat adına olursa olsun büyük bir fitnedir. Fitne ise Kuran'ın hükmüyle "katilden beterdir".

Bu oyunlardan, fitnelerden zarar görmemek ise ancak Allah'ın Kuran'da bildirdiği ahlak ölçülerinin gözetilmesi ile mümkün olabilir. Allah tartışmaları, gergin ortamları kimin güzel davranışta bulunacağının ortaya çıkması için, imtihan vesilesi olarak yaratır. Bu ortam oluştuğunda ise, öfkeyi yenme, alttan alma, uzlaşma ve arayı bulma ibadetlerinin vakti gelmiş demektir. Aynen namaz, oruç, hac ibadetleri gibi Kuran'ın bu farz hükümlerinin yerine getirilmesi, Allah'ın izniyle fitnenin dağılmasına, Müslümanların birlik ve kardeşlik bağlarının güçlenmesine, şeytan ve yardımcılarının müminler üzerindeki plan ve tuzaklarının bozulmasına vesile olur.

Kin ve nefret cehennemin özelliğidir, Müslümanın dünyasında ise nezaket, sevgi, şefkat, af ve merhamet vardır. Dünya hayatı çok kısadır, bu yüzden düşmanlık ruhunu değil, sevgi ruhunu pekiştirmek, önemsiz şeyler için birbirini kırmaktan kaçınmak gerekir. Sözün tahrip gücü yüksektir, bu nedenle hep iyiliği, mutluluğu amaçlayan şevk verici konuşmalar yapılmalıdır. Birisi günahkar olsa, suç işlese dahi ona olumsuz dua edip lanet etmek değil, pişman olup ıslah olmasını istemek, hayrına dua etmek gerekir. Müslümanı Müslümana düşürecek sözlerden şiddetle kaçınmak lazımdır.

Sonuç olarak yakın tarihteki tüm büyük olaylar gibi bu son gelişmeler de İslam kardeşliğinin, İttihad-ı İslam'ın önem ve aciliyetini bir kez daha ortaya koymaktadır. En büyük farz ibadetlerden biri olan İttihad-ı İslam'ın gerçekleşmesine yönelik kayıtsızlık sürdükçe Müslümanların içlerine düştükleri sıkıntılardan kurtulmaları söz konusu değildir. İttihad-ı İslam'ın tesisi, Mehdiyet'in zuhuru için duasız, gayretsiz geçen her gün yeni fitnelere, sıkıntı ve gerilimlere davetiye çıkarmak demektir. Gerek AK Parti camiasının gerekse Fethullah Hoca camiasının bu hayati konuyu ısrarla gündeme getirmeleri, savunmaları hem bu iki camia hem de tüm Müslüman aleminin üzerindeki fitne bulutlarının dağılmasına vesile olacaktır inşaAllah.

En doğrusunu Allah bilir.



   
2014-01-17
YORUM YAP
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayına verilecektir. Uygun görülmeyen yorumlarınız yayınlanmayacaktır. Yasal zorunluluk olarak yorum yapan ziyaretçilerimizin IP bilgileri kayıt altına alınacaktır. Teşekkürler...

  Bu yazıya ilk yorumu yapmak ister misiniz?



yazarın diğer yazıları