Ali SOYLU
|
|||
![]() Ali Soylu Elazığ’ın Baskil ilçesinde doğdu. Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu. Drexel Üniversitesi’nde master, Temple Üniversitesi’nde doktora yaptı. Oklahoma'da Cameron Üniversitesi'nde ders vermektedir. Yakinda Ankara'da ipek Üniversitesi'nde çalişmaya baslayacak. Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
İnsan Hakları ve Suriyeli Mazlumlar | |||
![]() Birleşmiş Milletler (BM), Amerika ve Avrupa Cenevre-2'de tatil yapaar gibi bir konferansla oyalanırken, Müslüman ülkeler de acz içinde susmuş bekliyorlar. Bu vahim hadise vesilesiyle bir kere daha BM'in varlık sebebini sorğulama ihtiyacı hasıl olmuştur. İslam insan hakları ihlallerini yasaklarken bu insanlik suçu bu coğrafyada neden gerçekleşiyor? II. Dünya Savaşı'ndan sonra, 26 Haziran 1945'de BM "gelecek kuşakları savaş belasından kurtarmak, temel insan haklarını ve hürriyetleri, inanç, ırk, dil, cinsiyet farkı gözetmeksizin korumak" amacıyla kuruldu. 1946'da BM çatısı altında Amerika'nın eski başkanlarından Roosevelt'in karısı Elaenor Roosevelt başkanlığında "İnsan Hakları Komisyonu" 18 korucu üye ile çalışmalara başladı. Bu komisyonun şimdi 53 üyesi bulunuyor ve her yıl Cenova'da toplanıp dünyadaki insan hakları ihlalleri ile ilgili rapor hazırlıyor. 10 Aralık 1946'da BM Genel Kurulu Paris'te bin dörtyüz (1.400) tur oylamadan sonra "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi"ni kabul etti. İnsan onuru ve eşitliği sağlamak için mücadele edenler için bu beyanname Batı'da temel insan hakları konusunda 'eşi benzeri olmayan!' ilk önemli kilometere taşlarından sayılır. 20. ‘İnsan Hakları Günü' dünya'da ve ülkemizde hatırlanmadı. Siyasi ihtiraslarımız ve dünyevi istikbal endişelerimiz o derece artmış ki, İnsan Hakları Günü şöyle dursun, 1400 yıldan beri ısrarla evrensel değerlerin ve temel insan hürriyet ve haklarının beşeriyetin tekamülü ve inkişafı için esas olduğunu bize ders veren mukaddes Kur'an'ın mesajını da unutmuş gibiyiz. İslam'da insan haklarının önemine tüm beşeriyeti kapsayan cihanşümul bir mesaj olarak dikat çekilmiştir. Allah (C.C.), Hucurat süresi 13. ayette; 'Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır' buyurmaktadır. Bu ayet açıkça, Allah'a karşı gelmekten çekinenler dışında, kimsenin kimseye (bir ırkın/milletin diğer bir ırka/millete) üstün olmadığını ve hiç kimseye ırkı, milliyeti, cinsiyeti, deri rengi, yaşı, dini ve dili yüzünden farklı muamele edilmemesi gerektiğini insanlığa ders vermektedir. Tek başına bu ayet İslam'da çeşitlilik ve çoğulculuğun esas olduğunu gösteriyor. Ayet bütün insanların bir anne-babadan yine ‘Bir' olan Allah tarafından yaratıldığına ve O'nun tarafından verilen evrensel ve zamanla sınırlanamayacak insani haklarımızın (yaşam hakkı, seyahat hakkı, eğitim hakkı, mülk edinme hakkı gibi) hiç bir dünyevi otorite, kanun ve makam tarafından geri alınamayacağını emr etmektedir. İslam'a göre her Müslümanın bir insan hakları savunucusu olması gerekir. İslam, insanları karşılıklı ehemmiyet, saygı ve sevgiye dayalı bir toplum oluşturmaya teşvik ediyor. Peygamberimiz Muhammed (ASV); "Kendiniz için istediğinizi/sevdiğinizi kardeşiniz için istemedikçe/sevmedikçe gerçek iman etmiş sayılmazsınız" diyerek, insanlığı yardımlaşmaya, sevgiye ve kaynaşmaya davet etmektedir. Ayet ve hadislerden anlaşılacağı üzere, çeşitlilik ve çoğulculuğa saygı göstermeyen, benimsemeyen toplumlar ve kişiler dolayısıyla İslam'ın sosyal adaletine de saygı göstermiyorlar demektir. Müslüman topluluklarında çıkan aykırı sesler ve uygulamaların egitimsizlikten ya da kötü niyetli olmaktan kaynaklandığını söylemek yanlış olmasa gerek. Insan hakları ve hukuk karşısında eşitlik prensiplerinin günümüz Müslümanları arasında bilinmemesinin ya da yanlış yorumlanmasının nedeni İslami öğretiden uzak olmamızdandır. İnsan haklarının geliştirilmesi ve korunması, Kur'an'nın gösterdiği gibi, beşerin sorumluluğundadır. Allah tüm insanları (sadece Müslümanları değil) halife-i rui zemin (yeryüzüne halife) olarak yarattı ki adaleti savunup zulmü önlesinler. Nisa suresi 135. ayet bize nasıl adil olacağımızı göstermektedir; 'Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki ) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır'. 622'deki Medine Sözleşmesi dünyada bilinen ilk yazılı anayasa olup herkesin kanun önünde eşit ve hür olduğunu teminat altına alan, her kesimden insanın hakkını koruyan, çoğulculuğu ve çeşitliliği benimseyen, zamanlar ve medeniyetler üstü bir insan hakları beyannamesidir. Yani Batı insan hakları konusunda ancak 1350 yıl sonra İslam'daki insan hakları anlayışına yaklaşabildi. İlahi ve beşeri kaynaklı insan haklarının teoride var olmaları maalesef gerçek hayatta yaşanan ihlalleri ortadan kaldırmıyor. Hükümetler, devletler, iktidardaki güçler, şahsi ve tüzel kişilikler, dünyanın her yerinde kendi vatandaşlarının insani haklarına müdahale ediyorlar. Suriye gibi ülkelerde insanların yaşam hakkı ellerinden alınıp , işkencelere tabi tutuluyorlar. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban ki-moon dünyada 57 milyon çocuğun okul yüzü görmediğini söyledi. Ülkemizde 200 bini aşkın Suriyeli göçmen var. Bunların 50 bini okul çağında. Sınırlı imkanlarla eğitim almaya çalışıyorlar. Bunlar nisbeten şanslı olanları. Suriye'de kalanların eğitim almaları bir yana hayat hakları da tehdit altında, belki binlercesi Avrupalılar tarafından evlat edinilerek ailelerinden, vatanlarından koparıldılar/ koparılıyorlar. Umumi anlamda mazlumların haklarını koruyamadığımız için tüm insanlık olarak sorumluyuz. Özelde de İslam cografyasindaki mazlumları diktatörlerin zulmünden ve Batılıların evlat edinerek Hıristiyanlaştırdıkları Müslüman çocuklara karşi, yerine getir(e)mediğimiz bir farz-ı kifaye olarak, muteselsilen sorumluyuz. Suriye'den bir evladınız olsun istemez misiniz? |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2014-02-07 | |||
|
|||