Didem ÜRER
|
|||
![]() İsmim Didem Ürer, İstanbul’da doğdum. Ortaokul ve Lise öğrenimini İstanbul (Erkek) Lisesi’nde tamamladım. Daha sonra İstanbul Üniversitesi (İngilizce) İşletme Fakültesinden mezun oldum. Ve ardından Boğaziçi Üniversitesi Felsefe bölümünde öğrenim gördüm. İngilizce ve Almanca ve az derecede Arapça biliyorum. A9 Televizyon kanalında uzun süredir canlı sohbet programımız mevcut. Sohbet programlarımızın içerdiği konular: - İnsanlar arasında sevgi, adalet, dayanışma ve güzel ahlakın gelişmesini, milli ve manevi değerlerin güçlenmesini hedefleyen konular - Bilimsel gelişmelerin yakından takip edildiği, biyoloji, fizik, kimya, biyofizik, genetik, mikrobiyoloji, paleontoloji gibi bilim dalları hakkında bilgiler içeren konular, - Sosyal, tarihsel, politik, kültürel konular - Güncel haberleri kapsayan, dünyadaki küresel ve yerel sorunlara çözüm önerileri sunan konular Takip edebileceğiniz internet adreslerim: http://twitter.com/Didem_Urer, http://didemurer.blogspot.com/,http://www.a9.com.tr Email: [email protected] |
|||
YAZARIN SAYFASI | |||
Düşsen Bile Yılana Sarılma! | |||
![]() Şeytan ve sistemi deccaliyet, Müslümanları birbirine kırdırarak kendi taraftarlarının çıkarlarına uygun ortam ve fırsat sağlamaya çalışır... Bu temel kuralı Türkiye açısından ele alırsak... Müslümanlar arasındaki, özellikle de etkin ve güçlü Müslüman gruplar arasındaki bir çekişme ve kavgadan en başta karlı çıkacak iki yapı Ergenekon ve PKK olacaktır. Bilindiği gibi her iki şer odağının da ortak özellikleri ateist-dinsiz görüşe sahip, marksist komünist ideolojiyi benimseyen terör örgütleri olmalarıdır. Her ikisi de, her ne kadar özgün felsefe ve ideallere hizmet ettiklerini savunsalar da, gerçekte Türkiye üzerinde karmaşık hesapları olan Batılı dış güçlerin ve uluslararası etkiye sahip bazı istihbarat örgütlerinin, her aşamasını başından sonuna dek kurgulayıp an an uzaktan kumandayla manipüle ettikleri kukla aktörlerdir. Söz konusu dış güçler bu iki unsuru durum ve şartlara göre Türkiye'nin dengesini, istikrarını, barış ve huzur ortamını sarsmak, ülkeyi güçten düşürmek, suni gerilim ve kargaşa ortamına sürüklemek kastıyla devreye sokarlar. Zaman zaman da güç kazanma, toparlanma, yenilenme, vs. gibi taktiksel amaçlarla geri çekerler. Temel amaç, kendi ayakları üzerinde duran, milletin hür iradesi doğrultusunda demokratik, ekonomik, siyasi olarak günden güne güçlenen ve içinde bulunduğu coğrafyaya rol model teşkil eden öncü bir Türkiye'nin oluşumuna hiçbir zaman izin vermemektir. Ne var ki söz konusu şer odakları geçtiğimiz yaklaşık beş yıl içinde, güç ve etkilerini kademeli olarak eskiye oranla belli ölçüde kaybettiler. Bilindiği gibi bunda Türkiye'nin Müslüman aleminde giderek artan etkisi önemli rol oynadı. O halde şer güçleri tekrar devreye sokmanın yolu ilk önce onları baskılayan engelleri ortadan kaldırmaktı. Bunun da en etkili ve pratik yöntemi, iki büyük Müslüman kesimi -AK Parti Hükümeti ve Fethullah Hoca cemaati- birbirine kırdırmak ve bir taşla iki büyük 'tehlikeyi' saf dışı bırakmaktı. Bu suretle Müslümanlar, aralarındaki çekişme ve mücadeleyle oyalanırken her iki şer odağı da yeniden toparlanıp güçlenerek hamle kazanacaktı. Plana uygun olarak, kavga ortamını fırsat bilen iki terör örgütü de son dönemde tekrar sık sık gündeme gelmeye ve varlıklarını yeniden duyurmaya başladı. Nitekim, Güneydoğu'da AK Parti Belediye Başkan adayına düzenlenen saldırılar, Esenyurt'ta MHP seçim bürosuna yönelik silahlı saldırı gibi provokatif eylemler, diğer bazı şehirlerde çıkartılan karışıklıklar, anarşik eylemler tetikte bekleyen komünist PKK'nın yeniden oyuna girmek üzere olduğunun işaretleriydi... Diğer yandan bir yılan gibi pusuda bekleyen Ergenekon'un devreye sokulmasında izlenen taktik ise bu örgütün varlığını bile inkar eden, küçümseyen bir üslubun bir kısım medyada ve bazı köşe yazılarında işlendiği bir algı politikasıyla örgüte bir toparlanma ve şeytani yüzünü unutturma fırsatı verebilmekte... İşte bu noktada, Müslümanların uyanık ve şuurlu olmasının hayati önemi var! Karşı taraftan intikam alma hırsıyla "denize düşen yılana sarılır" mantığında hareket etmek, "düşmanımın düşmanı dostumdur" diyerek yılanı serbest bırakmaya kalkmak o yılanın ilk fırsatta dönüp kendisini sokacağını hesaplamamak son derece yanlış ve ölümcül bir hata olur. Zira perde arkasında planlanan da, yılanın beklediği de budur. Şeytanın bu sinsi oyunlarına aldanmak büyük bir kayıp ve yanılgı olur... Şu unutulmamalı ki Müslümanlar arasındaki kardeş kavgası her iki şer odağının da temel gıdasıdır. Deccaliyet Müslümanların bölünmüşlüğünden, rekabetinden, hırs ve ihtilafından güç kazanır. Onların gurur ve enaniyet damarlarını besleyerek, bencillik ve tarafgirlik duygularını tahrik eder. Bu sayede onları, sudan sebeplerle çekişme ve kavgalara sürükler. Deccaliyetin bilinçli ya da bilinçsiz taraftarları da var güçleri ve tüm imkanlarıyla bu kavgayı tırmandırmaya çalışırlar. Her iki tarafı da tahrik edenler gerçekte iki tarafın da kazanmasını istemeyen, bütünüyle farklı planlara ve amaçlara hizmet eden kişiler ve gruplardır. Allah'a ve dine inanmadıkları halde belli bir Müslüman grubun safında görünüp onu diğer Müslümanlara karşı kışkırtırlar. Ters köşe politikaları kurgulayan, ince planlar güden bu tür kışkırtıcılara, yaygaracılara aldanmamak, tahriklerine kapılmamak şeytanın oyununu bozmak açısından çok önemlidir. Şurası çok açıktır ki her iki camia da ülkeye, millete, İslam'a ve Müslümanlara büyük hizmetleri olmuş kimselerdir. Şeytan ve avanesi de bu oyunlarıyla hizmetin ve tebliğin iki taraftan önünü kesmeye, aynı zamanda Müslümanları zayıflatıp kendi adamlarına güç ve avantaj kazandırmaya çalışmaktadır. Ne yazık ki şeytan geçici de olsa önemli bir başarı elde etmiş ve ikisi de doğru yolda gayret eden iki güzide Müslüman cemaati, zalimleri, anarşistleri, teröristleri, vatan hainlerini bırakıp birbirleriyle mücadele eder hale getirerek çok büyük bir fitneyi ateşlemiştir. Deccaliyetin bu oyununu kırmak Müslümanların üzerine bir sorumluluktur... Şeytanın, deccaliyetin ve taraftarlarının müminlere karşı fitneler planlaması zaten onların tarih boyu süre gelmiş misyonudur. Müslümanların görevi ise her durumda bu fitneyi yatıştırmak ve söndürmektir. Fitne ateşini körüklemek ancak İslam karşıtlarını sevindirecek, onların işine gelecek bir tutum olur. Sayın Başbakanımızın da Camia'nın da başarılarını kıskanan birçok insan olduğu bilinen bir gerçektir. Bu insanların kavga ve karışıklık istemeleri çok doğaldır. Durum bu kadar açıkken iki tarafın da tahriklerden etkilenmesi son derece gereksizdir. İki taraf da bunların şeytanın ve deccaliyetin müminlerin arasını açmak için özel olarak kullandığı yöntemler olduğunu bilip yoluna devam etmelidir. Kavga, ezici üslup, karşı tarafa üstün gelmek nefse hoş gelen davranışlardır. Ancak mümine yakışan azim ve iradeyle nefsine yenik düşmeden Kuran ahlakına en uygun tavrı göstermek, barışçı ve alttan alan bir üslubu benimsemektir. Müminlerin birbirleri hakkında karşılıklı güzel söz sarf etmeleri Kuran ahlakının esaslarındandır. Eleştiri kastıyla bile olsa ağır ve yaralayıcı sözler kullanmak yapıcı değil ancak yıkıcı ve uzaklaştırıcı olur. Nezaketli, sevecen, sevgi ve şefkat dolu bir üslup kullanmak, hep barış ve kardeşlikten, uzlaşmadan bahsetmek aradaki bütün ihtilafı, çekişmeyi ve kavgayı Allah'ın izniyle kökünden yok edecektir. Hükümeti yıkıp Sayın Başbakan ve iktidarının yıllar boyu gerçekleştirdiği ve halen de süregiden çok büyük hizmet ve icraatlarını bir çırpıda silmek, ne ülkenin, ne milletin, ne de İslam dünyasının menfaatinedir. Aynı şekilde Fethullah Hocamızın ve camiasının on yıllardır nice gayret ve fedakarlıklarla yürüttükleri başarılı hizmet hareketini baltalamanın da hiçbir Müslümana faydası yoktur. Aksine tüm bu olumsuz yaklaşımlar yalnızca İslam'ın yeryüzüne hakim olmasını engellemek için geceli gündüzlü çaba harcayan şeytanın ve taraftarlarının işine gelir ve ancak onları sevindirir. Böyle bir kavga yalnızca taraflara değil tüm İslam dünyasına zarar verir... Çok iyi bilinmelidir ki Müslümanlar arasında böyle bir kavga devam ettiği sürece bundan tek galip çıkacak yalnızca deccaliyet olacaktır. O yüzden taraflar, yol yakınken bu kavgaya bir son verdikleri takdirde yalnızca kendilerine değil İslam dünyasına ve tüm Müslümanlara da en büyük iyiliği yapmış olacaklardır. Zulüm gören İslam alemi "kurtarın bizi" dediğinde Suudi Arabistan'a, Katar'a, Cezayir'e, Mısır'a... değil yalnızca Türkiye'ye seslenmektedir. O yüzden bu inceliği iyi anlamak, bu ağır sorumluluğun bilincinde hareket etmek gerekir. Ülkemiz üzerinde bunca oyunun oynandığı, Müslümanların Suriye'de, Mısır'da, Myanmar'da, Orta Afrika'da ve dünyanın sayısız ülkesinde tarifsiz zulümlere uğradığı, feryat ederek yardım beklediği böyle bir dönemde en etkin Müslüman grupların birbirine düşmesi içine düşülecek en vahim hatalardan biridir. Müslümanların birlik olup güçlenerek kardeşlerine yardıma koşmaları, zulme karşı el birlik mücadele etmeleri gerekirken, fırkalara bölünüp birbirleriyle mücadele etmeleri ve sonucunda ayette buyurulduğu üzere, "yılgınlaşıp güçlerini yitirmeleri" çok büyük bir gaflet olur. Marksist Leninist komünist PKK'nın Suriye kolu PYD, 3 kanton bölge ile özerkliğini ilan ederek Türkiye'ye karşı ciddi bir tehdit haline gelmişken, bundan cesaret alan Türkiye'deki PKK doğu ve güneydoğuda yaptığı güç gösterileriyle bir tür korku imparatorluğu kurma peşindeyken, ve bu olayların hepsi acil önlemler, özel ve kapsamlı tedbirler gerektirirken Müslümanların birbirini ezme, yok etme çabası içinde olmasının akılcı ve vicdani hiçbir açıklaması yoktur. Değil çekişme ve kavga halinde olmak, Müslümanların bölünmüş ve ayrı fırkalar halinde bile olması, İslam'ın ali menfaatleri uğruna ittifak etmemesi, Kuran'a bütünüyle aykırıdır. Ancak her zaman belirttiğim gibi, tüm bu olaylar da Allah'ın kontrolünde ve O'nun yarattığı kusursuz ve mükemmel kaderin bir parçası olarak gerçekleşmektedir. Tüm olumsuz ve şer gibi görünen olayların gerçekte ne büyük hikmetleri olduğunu ve yakın zamanda zuhuru beklenen Mehdiyete zemin hazırlamada ne şekilde vesile olacaklarını inşaAllah hep birlikte göreceğiz. Bilinmelidir ki deccaliyet kaderde yenilmeye ve yok olmaya mahkumdur, galip gelecekler ise Mehdi ve ona uyanlar olacaktır inşaAllah. En doğrusunu elbette Yüce Allah bilir. [email protected] |
|||
![]() ![]() ![]() |
|||
2014-02-21 | |||
|
|||